Parlak ve ışıltılı yapısıyla dikkatleri üzerine çekmesinin yanı sıra, altın aynı zamanda çokça tercih edilen bir yatırım aracı.
Peki yine oldukça pahalı ve talep gören bir değerli taş olmasına rağmen pırlanta, neden altın gibi değerini korumakla kalmayıp, katlama gücüne sahip değil?
Konunun temeli aslında nadirlik ve arz talep dengesinde yatıyor.
Altın tarih boyunca, yeraltının derinliklerinde bulunan ve çok zor çıkartılan nadir bir maden olarak kabul ediliyor.
Bu sebeple bugün de aynı şekilde görülen altın, dünyanın dört bir yanında kabul gören bir yatırım aracı hâline geldi.
Çıkartması zor ve miktarı sınırlı olduğu için de altına olan talep arttıkça fiyatı da yükselir.
E pırlanta da nadir ve zor çıkartılan bir mineral değil mi?
Evet. Elmas’ın işlenmesi sonucunda elde edilen pırlantalar da doğada nadir bulunur.
Ancak bu piyasa çoğunlukla büyük şirketlerin elinde olduğu için öncelikli olark fiyat bu şirketler tarafından kontrol edilir. Arz ve talebe göre değil!
Bir de laboratuvar ortamında üretilen pırlanta mevzusu var tabii. Bu tür sentetik pırlantaların yaygınlaşması da bu değerli mineralin nadirlik algısını olumsuz etkilediğinden fiyatlar altında olduğu gibi şekillenmez.
Bahsedilen durumlar göz önünde bulundurulduğunda pırlantanın maddi değerindense manevi değeri daha ön planda kalıyor.
Değeri kesim, renk, berraklık, karat gibi faktörlere dayandığından dolayı altına kıyasla fiyatını belirleyen daha fazla faktöre sahip olan pırlantaların değerini belirlemek de zorlaşıyor.
Ayrıca pırlantanın fiyatı gerçek değerindense simgelediği manevi değere göre de şirketler tarafından kontrol edildiğinden dolayı altın gibi kolayca paraya çevrilemiyor da diyebiliriz.
Kolayca paraya çevrilememesi de bir yatırım aracı olarak değil bir mücevherat olarak görülmesine sebep oluyor.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: